Filistin: İnsanlığın Kanayan Yarası

Filistin: İnsanlığın Kanayan Yarası

Filistin, yıllardır acının, direnişin ve umudun simgesi olan bir toprak. Orada yaşayan insanlar,
yalnızca kimlikleri ve toprakları için değil, aynı zamanda onurları ve hakları için de mücadele ediyor.


Bu yazıda Filistin’de yaşananları ve bizlerin nasıl destek olabileceğini ele almak istiyorum.

Filistin’de Neler Yașanıyor?

Filistin’de insanlar, evlerinden zorla çıkarılıyor, topraklarına el konuluyor ve özgürlüklerinden
mahrum bırakılıyor. Çocuklar, oyun oynamak yerine bombaların gölgesinde büyümek zorunda kalıyor. Anneler, sevdiklerini kaybetmenin korkusuyla uyanıyor. Hayatın en temel hakları olan güvenlik, barınma ve eğitim bile Filistinliler için büyük bir mücadele haline gelmiş durumda.

Gazze ve Batı Şeria gibi bölgelerde yıllardır süren ablukla ve işgal, hayatı dayanılmaz hale
getiriyor. Uluslararası toplum ise genellikle bu zulme sessiz kalıyor. Bu durum, adaleti ve insan
haklarını savunan herkesin vicdanını yaralıyor.

Biz Ne Yapabiliriz?

Bir kişi olarak bu büyük adaletsizliği tamamen durduramayabiliriz, ama sesimizi duyurabiliriz.
Sosyal medyada Filistin halkının yaşadıklarını paylaşabilir, farkındalık yaratabiliriz. Filistin’e destek veren yardım kuruluşlarına bağış yaparak oradaki insanlara bir nebze olsun umut olabiliriz. Aynı zamanda, Filistin halkının yalnız olmadığını hissettirmek bile büyük bir fark yaratır. Sessiz kalmak, bu adaletsizliği onaylamak anlamına gelir. Bu yüzden bir duruş sergilemek insanlık için atılmış önemli bir adımdır.

Barış Ve Umut

Filistin’de barış ve özgürlük hayal gibi görünebilir, ama mümkün. Filistin halkının direnişi, umutlarının ne kadar güçlü olduğunu gösteriyor. Yıllardır süren bu mücadelenin sonunda adaletin sağlanacağına inanmak onları ayakta tutuyor. Bizler de onların bu umuduna ortak olabiliriz. Barış, sadece politik bir mesele değildir; insanlığın ortak hedefidir. Filistin’de bir gün barışın sağlanması, dünyada adaletin ve vicdanın da galip geleceğini gösterecektir.

Son Söz

Bir psikoloji öğrencisi olarak, insanın yaşadığı travmaların, kayıpların ve baskıların bireyde nasıl derin izler bıraktığını biliyorum. Filistin’de yaşananları düşündüğümde, oradaki çocukların, ailelerin ve toplulukların maruz kaldığı psikolojik yükü hayal etmek bile oldukça zor. Çocuklar, oyun oynamak yerine savaşın dehşetiyle büyüyor; aileler, hergün kayıpların yasını tutuyor. Bu tür acılar, sadece bireyleri değil nesilleride etkileyen derin yaralar bırakmaktadır.

Travmalarla baş etmek için insanların güvenli alana, sevgiye ve dayanışmaya ihtiyaçları var.
Ancak Filistin’de bunların yerine sürekli bir belirsizlik, korku ve kayıp mevcut.

Psikolojide, travmanın en büyük etkilerinden biri “öğrenilmiş çaresizliktir.” İnsanlar ne yaparlarsa
yapsınlar durumun değişmeyeceğine inandıklarında bu duygu onların hayata tutunma gücünü
ellerinden alır. Filistin’deki insanların bu umutsuzlukla nasıl mücadele ettiklerini düşündüğümde,
dirençlerinin ne kadar güçlü olduğunu görüyorum.

Bir gün Filistinli çocukların travmalarla değil, umutla büyümesini hayal ediyorum. Barış ve
özgürlük içinde büyüyen bireylerin, kendi potansiyellerini keşfedip dünya için güzel bir gelecek yaratabileceklerini düşünüyorum. O gün geldiğinde, bizler de bir parça katkımız olduysa, vicdanen huzurlu hissedeceğiz. Çünkü Filistin özgürleşmeden sadece onlar değil, dünya da bu yükten kurtulamayacak.

                                                                                           Tuana KÜÇÜKÖZDEMİR

Yorum gönder