×

Hediye Kutusu

Hediye Kutusu

Küçükken ellerim bozkırın poyrazında kupkuru olur çatlar yara olurdu. Zamanla o yaralar kahverengi renge dönüşür yer yer topaklanır tüm elimin üstünü kaplardı Daha ilkokul 3.sınıfta olan ben bu yaralarla nasıl baş edebileceğimi bilemezdim. Acı eşiğim yüksek olduğundan ağrısına yaraların ince catlaklarından yer yer çıkan toplu iğne ucu kadar küçük baloncuk kan damlalarına görsel ve içsel olarak dayanırdım Babam çok erken yaşta vefat ettiğinden ben kendimi bildim bileli Annem çalıştığı için hiç ona bir şey söylemez bir kış boyunca kendim atlatmaya çalışırdım.

Bir gün sınıftaki en iyi arkadaşım olan Betül beni özel ders aldığı etüt merkezine misafir öğrenci olarak davet etti. Betülün babası avukat annesi ise öğretmendi kısacası ailesi çok zengindi ama Betülle çok iyi anlaşırdık. Hala keşke gitmeseydim dediğim etüt merkezinde kendi gibi çok zengin öğrenciler vardı. Sınıfa girdiğimde okuldan çok farklı görünen rengarenk sıralarla dolu bu cıvıl cıvıl sınıf çok hoşuma gitmişti. Etüt öğretmeni güleryüzü ile sınıfa girmiş matematik anlatmıştı. o zamanlar çantam yırtıldığı için ilkokul yıllarında klasör kullanıyordum. Ders bitince klasörümü masanın üstüne koyup defter ve kitaplarımı içine dizmeye başladım.O anda çarprazımda oturan çok zayıf yuvarlak yüzlü esmer bir çocuk gözleri yuvasından fırlarcasına ellerime baktı. Boğazının ortasından çıkan bir haaaa sesiyle sen hiç ellerini yıkamaz mısın be ellerin çok pis diye haykırarak söyledi. Neye uğradığımı şaşırmıştım. Beklemediğim bu durum karşısında dilim tutulmuş cevap veremiyordum. Adeta dönmüştüm. Zayıf yüzlü bu çocuk hâlâ tüm sınıfın ortasında bana iğrenerek bakıyor sen hiç ellerini yıkamaz mısın diye söylemeye devam ediyordu. Etrafımdaki öğrenciler ellerime bakmak için gözlerini dikmişler onlar da öylece kalakalmışlardı. Neden sonra ellerimi hemen sıranın altına saklamayı başardım ama hâlâ bir cevap veremiyordum. Kalbimin kırıkları dilimi kesmiş hiçbir kelime konuşamıyordum. O zamana kadar hayatımda hiç bu kadar utanmamıştım. Nihayet arkadaşım Betül ilk şaşkınlığını attıktan sonra Zayıf yüzlü çocuğa susar mısın böyle konuşman hiç doğru değil dedi. Betül öyle söyleyince zayıf yüzlü çocuk ardına bakmadan sınıftan çıktı.O sırada kalemini unuttuğu için sınıfa geri dönen öğretmen bizi görünce neden hâla çıkmadınız diye sordu.


Ögretmenin sorusuyla yüzümü kapatıp hüngür hüngür ağlamam bir oldu. Sıraya kapanıp kendimden geçercesine ağlıyordum. Betül durumu öğretmene dili döndüğünce anlattı. Ögretmen bir anne edasıyla saçlarımı okşayıp üzülme bazen olur böyle şeyler dedi. Küçükken bizim köyde havalar çok kuru ve soğuk estiği için bizim ellerimizde de olurdu dedi. Öğretmenin bu sözü beni biraz olsun sakinleştirmişti. Kafamı kollarımın üstünden kaldırıp ıslak kirpikli
ürkek gözlerle öğretmenin yüzüne baktım. Esmer tenli iri elmacık kemikli açık kahverengi gözlerle bana gülümsüyordu. Gülümsemesi içimi daha da ferahlatmış kafamı tamamıyla kaldırmıştım. Ögretmen bak sana ne diycem eve gidince küçük bir kaba ılık su doldur.Ellerini biraz içinde durdurduktan sonra ellerinin üstüne biraz masaj yap dedi. Sonra da çantasından çıkardığı büyük bir beyaz kutuyu elime verdi.Bunu ellerin kuruduğu zaman az az sür olur mu diye söyledi.
Ben hiçbir şey söylemeden tamam dercesine kafamı salladım.Halimden durumumun iyi olmadığını anlayan bu iri elmacık kemikli öğretmen eğer bu kutu biterse ileriki yıllarda krem alamazsan evdeki yemeklik yağdan çaktırmadan ellerinin üstüne sür tamam mı deyi. Bu cümleler karşısında Betül ve ben şaşkın şaşkın öğretmene baktık. Öğretmen güzel ve büyük bir kahkahadan sonra ben köyde öyle yapardım ellerim pamuk gibi olurdu dedi.Hep birlikte kapıya doğru yürümeye başladık. Misafir öğrenci olarak ilk ve son defa girdiğim bu etüt sınıfından hüzün ve gülümsemeyle karışık bir yüz ifadesiyle çıktım. Eve gittiğimde öğretmenin dediklerini uyguladım. Ellerim biraz olsun kendine gelmişti.Kahverengi yaralar bir silgi dokunuşu edasıyla ellerimin üstünü terk etmişti. Ardından öğretmenin verdiği kremi sürüp uyumuştum. Sabah uyandığımda sihirli bir değnek dokunmuş gibi ellerimin üstünde hiçbir şey yoktu.Ustelik hiç de acımıyordu. Sevincimden dünkü olayı bile unutmuştum. Neşe içinde okula gittim. Betül sınıfta elinde büyük bir hediye kutusu ile beni bekliyordu. Günaydın diyerek yanına oturdum. Betül de günaydın Merve dedi.Bunu etüt öğretmenimiz senin için ginderdi.Kutunun üstüne baktığımda hediye kurdelesi ile Merve’ye isimli pembe bir kart gördüm. Heyecanla kutuyu açtım.Kutunun içinde yirmiye yakın tüp kremler vardı.Kremleri görünce gözlerim doldu.Betul de aynı şekilde bana bakıp hüzünle karışık gülümsüyordu. Bu anı beni yıllarca bu kutuyu baş köşemde saklamamı sağladı. Etüt öğretmeni beni ben etüt öğretmenini unutmadık. Şimdi ben de bir öğretmen olarak öğrencilerimin ellerine saçlarına bakıyorum kim bilir onların da hediye kutusuna ihtiyacı vardır kim bilir.

Hatice Beyazıtlı

Yorum gönder