İnsan, doğduğu evde belirli şeylerden mahrum kalıyor ve yaşamı boyunca bunun farkındalığı, kabullenişi, özlemi ve arayışı ile yaşıyor. Bunların başında sevgi geliyor.
Hayat zaten bir arayış değil mi? İnsan her dönemde bir şey arar; hayatının bir döneminde buna erişir, bir diğer döneminde erişemez ya da eriştiğini zanneder. Hayat mücadelesi gereği, istediğiniz şeye ulaşabilmek için fedakârlık yapmanız ya da önünüze çıkan engelleri aşmanız gerekiyor. İstediğiniz şeye ulaşırken çeşitli zorluklarla karşılaşabilirsiniz ve bu durum sizi yıpratır. Hayat zaten bir düşüş, kalkış, mücadele ve yıpranıştan ibaret. Önemli olan, her şeye rağmen güneş gibi yeniden doğabilmek ve motive olabilmek. Ancak yeniden doğmak, özellikle küllerinden doğmak, kolay değil. Bu hayatta her şey çaba istiyor.
İstediğimize ulaşma yolculuğunda düştüğümüzde yıpranıyoruz; bunalımlara ve depresyonlara giriyoruz. İntihar düşüncesinin temelinde de genelde bu bunalım ve depresyon yatar. Bu süreçte, insan kapıldığı olumsuz düşüncelerle intiharı bir çıkış kapısı olarak görebilir. Ancak bu düşünce, kimi zaman insanı hayata daha güçlü bir şekilde bağlayabilir. Çünkü ne kadar bunalıma girsek, ne kadar düşüp kalksak da, hayat bir şekilde ilerliyor; bir şeylere tutunuyoruz.
Bu dönemlerde, insanlar sizi anlamayabilir ya da anlamaya çalışabilir. İşte o anlarda insanların gerçek yüzleriyle karşılaşırız. Bu durumu kabullenmek ve yolumuza devam etmek zor olabilir. Fakat hayat, siz çabalasanız da çabalamasanız da, bir şeyler elde etmeye çalışsanız da çalışmasanız da devam ediyor. Zaman geçiyor. Zaman ya her şeyi çözer ya da düğümler; buna da sizin gösterdiğiniz çaba karar verir. Eğer zaman düğüm atarsa, makasa ihtiyaç duymayın. Çünkü makas bazen kör çıkabilir. Ellerinizle, kendi yöntemlerinizle o düğümü çözün.
İntihar düşüncesine kapılan kişilerin çocukluktan gelen bir sorunu varsa, düşünmeye de genellikle oradan başlar. Eğer sonradan ortaya çıkan bir dert yüzünden bunalıma girip intiharı düşünüyorsa, anlık duygu ve düşünceleriyle hareket edebilir.
İnsan, kendi içinde doğduğu evde mahrum kaldığı şeyin farkına ister istemez varıyor. Farkına vardığı ilk zamanlarda, aile üyelerine bir şeyleri zorlayarak tatmin olmaya çalışabilir. Daha sonralarda ise o boşluğu dolduracak bir insan arayışına girer. Ancak mahrum kaldığı şeyin farkına yeni vardığı için, daha çok duygusal olarak ve anlık bir şeyler isteyerek hareket eder; bu da yanlış kişilerde arayışa yönlendirir. Duygusal hareket ettiği için yanlış kişilerde ve yanlış ortamlarda bulunabilir. Aile üyeleri tarafından kendilerinden görmediği sevgiyi başkalarında aradığı için yargılanabilir ve aşağılanabilir. Bu noktada insan, aileden daha da uzaklaşmak ve doğru kişiyi bulacağına inanmak ister.
Bu dönemde, kişi birçok kez düşer ve kalkar; pes etmeden istediğini elde etmeye çalışır. Ancak doğru kişiyi bulamayıp yanlış insanlarda aradığında çoğu zaman hayaller kurar. Kafasında doğru kişiyi oluşturur ve karşısına çıkan insanları değiştirmeye çalışır; ancak değiştiremeyeceğini anlayana kadar. Karşısındaki insan, değiştirilmek istendiğinin farkına vardığında ise uzaklaşır ve aradaki bağı koparır. İnsan, doğru kişi olduğunu zannedip kafasında oluşturduğu karaktere benzetmeye çalıştığı kişiyi kaybedince ya kendi içine kapanır, bunalıma ve depresyona girer ya da çevresindeki insanları da kaybetmemek için daha güçlü bir bağ kurmaya çalışır.
Tekrar doğru kişi arayışına girer fakat sürekli yıpranır, ta ki doğru
kişiyi bulana kadar. Doğru kişi, yıpratmaz; aksine onarır. Özlem ve arayış dönemi bir döngü gibi tekrarlanır: İnsan, doğduğu evde bulamadığını arar, karşısına bir insan çıkar fakat çoğu kez o kişiyi kafasında kurduğu karaktere benzetmeye çalışır. Karşıdaki insan, bunun farkına varınca uzaklaşır ve aradaki bağ kopar. İnsan, o kişiyi özler ve ardından tekrar doğru kişi arayışına girer; fakat bu kez ders alarak.
Arayış evresi, uzun süren bir yolculuktur. İnsan, aradıklarını bulamadığında bunalıma girer ve çoğu zaman sorunu kendisinde arayarak yetersiz olduğunu düşünür. Bu his, aradıklarına erişene dek sürer. Bazen bulduğunu zanneder ve kendini bu duruma kaptırır; gerçeğin farkına varana kadar mutlu bir şekilde, bunun ömür boyu süreceğini düşünerek yaşar. Ancak gerçeği fark ettiğinde ya da istediklerine kavuştuğunu zannedip yarı yolda bırakıldığında, bunalıma ve depresyona girer.
Bunalımda, kişi sağlıklı düşünemez ve çoğu zaman aklına intihar düşüncesi gelir. Bu süreçte bazı insanlar, daha da içine kapanır ve intihar düşüncesiyle çelişir. Bunun sonucu ya pes edip o anki duygu ve düşüncelerle intihar etmektir ya da direniş göstermektir. Bunalım süreçlerinde bazı insanlar ise bir dal bulup tutunmaya çalışır ve kafasını meşgul etmek için insanlara ya da hobilere yoğunlaşır. Ancak o intihar düşüncesi, sadece rafa kaldırılmış bir şekilde bekler. İnsanın aklına bir saniyeliğine de olsa gelir ve o an duygularını kontrol edemezse intihar edebilir.
Yazar: İrem Günerkan







