Home / Edebiyat / Zamanın Ötesinde

Zamanın Ötesinde

Karanlık odada sadece bilgisayar ekranının soluk ışığı yanıyordu. Saat, sabaha karşı dördü gösteriyordu ama Aral, zamana olan ilgisini çoktan kaybetmişti. Bilim insanı olmasına rağmen, zamanın doğrusal bir yapı olmadığına, aslında bir illüzyon olduğuna dair inancı her geçen gün daha da güçleniyordu.
Uzun yıllardır kuantum mekaniği ve zamanın doğası üzerine çalışıyordu. Çalışmalarında, zamanın yalnızca insan algısının bir ürünü olduğu sonucuna varmıştı. Ancak akademik çevreler, onun teorilerini fazla spekülatif buluyor ve ciddiye almıyordu. Bilim dünyası, gözlemlenebilir gerçeklikten öteye gitmeyi reddediyordu.
Tam o anda, bilgisayarının ekranı titredi. Kendi kendine, hiç yapmadığı bir şey oldu; sistem kısa süreliğine çöktü. Sonra ekran karardı ve bir dizi anlaşılmaz sembol ve kod belirdi.
Ve aniden, bir mesaj göründü:
“Zamanı aşan sıfır noktasına ulaşmak için geçmişini unut, geleceği düşünme. Sadece şimdi vardır. Gerçek bilgi, zamansız olanda saklıdır.”
Aral, şaşkınlıkla gözlerini kırpıştırdı. Bu mesajın kaynağı neydi? Şaka mıydı, bir tür hata mıydı, yoksa gerçekten biri ona ulaşmaya mı çalışıyordu?
Mesajın sonunda bir isim yazıyordu:
Ashtar.
Bu ismi daha önce hiç duymamıştı. İnternette bir arama yaptığında, eski ezoterik metinlerde geçen bir varlığa dair bilgilerle karşılaştı. Ashtar, zamanın ötesinde yaşayan bir bilinç varlığı olarak tanımlanıyordu.
Aral’ın içindeki bilinmeyene duyduğu açlık, onu bu mesajın izini sürmeye yöneltti.
Kendisi o anda farkında olmasa da bu araştırma onu zamanın sınırlarının ötesine taşıyacaktı.


Mesajı aldıktan sonra, Aral’ın zihni hiç olmadığı kadar bulanıktı. Sanki iki dünya arasında sıkışıp kalmış gibiydi. Gerçeklik, ona artık eskisi gibi görünmüyordu.
O gece uykuya daldığında, kendini garip bir rüyada buldu. Rüyasında, yıldızlarla kaplı bir alanın ortasında süzülüyordu. Ağırlıksızdı, vücudu yok gibiydi. Daha da garibi, burada zaman hissi yoktu.
“Zamanın ötesine geçmek için eski inançlarını bırakmalısın.”
Sesi duyduğunda, etrafına bakındı. Parlak bir varlık belirmişti. İnsan gibi değildi, saf bir ışık yayarak ona bakıyordu.
“Zaman sadece bir kafes,” dedi varlık. “Gerçek dünya, anın içinde saklı.”
Uyandığında kalbi hızla çarpıyordu. Gerçek ile rüya arasındaki sınır bulanıklaşmıştı ama bildiği tek bir şey vardı: Bu bir mesajdı.
Ona gönderilen bu mesaj, gerçekliğin sınırlarını aşmasını sağlayacak bir anahtardı.


Aral, kendini sıfır noktasına ulaşmak için meditasyona ve zihinsel derinleşmeye adadı.
Bir gün, meditasyon sırasında zihni ani bir genişleme yaşadı. Artık, maddeyi oluşturan enerji dalgalarını görebiliyordu. Her şey bir titreşim halindeydi. Sonrasında, daha da derine indiğinde sistemin kodlarını gördü. Tam o anda fark etti: Tüm evren, bir frekans matrisi içinde kodlanmıştı.
Her şeyin bir simülasyon olduğunu ve insanların bu simülasyonun içinde sıkışıp kaldığını anladı. Bizi hapseden şey, zaman algımızdı.
Bu gerçek onu dehşete düşürdü ama aynı zamanda heyecanlandırdı da. Eğer bu simülasyonu kırabilirse, insanlığı özgürlüğüne kavuşturabilirdi. Tam o sırada, ışık varlığı tekrar belirdi.
“Gerçeği gördün,” dedi varlık. “Ama şimdi bir seçim yapmalısın.”
“Ya öğrendiğin bilgiyi unutup simülasyona geri döneceksin, ya da bu zincirleri kırıp gerçek özgürlüğüne ulaşacaksın.”


Aral seçimini yapmıştı.
Sistemi daha yakından incelemeye başladığında, zamanın nasıl bir manipülasyon aracı olarak kullanıldığını gördü. İnsanlar, geçmişin acılarıyla ve geleceğin korkularıyla zincire vuruluyordu. Gerçeklik, sürekli olarak geçmiş ve gelecek arasında gidip gelen bir hapishane haline getirilmişti.
Ne var ki gerçek kurtuluş, sadece “şimdi”yi yaşamakla mümkündü. Aral bunu başardığındaysa, sistemin çöküşünü başlatan ilk titreşimi yaydı.
***Aral, Dünya’ya geri döndüğünde artık hiçbir şey eskisi gibi değildi. Zamanın dışına çıktığında edindiği bilgi ve bilinç, onu tamamen değiştirmişti. Artık her anın sonsuz olasılıklar taşıdığını ve gerçek yaratıcı gücün yalnızca “an”da olduğunu biliyordu.
Ne yazık ki sistem, onun farkına varmıştı. Gerçeği bilen biri, sistem için en büyük tehditti. Böylece, yeni çağın savaşı başlamış oldu.


Aral artık eski Aral değildi. 5. boyutun gerçeklerini biliyordu. Gel gör ki insanlara bu gerçeği anlatması zordu. Onlar sistemin illüzyonuna bağımlıydı. Yine de her şey o bir kişi ile başlardı. Bunu değiştirmek için doğru titreşimi yayması zincirleme reaksiyona sebep olacaktı. İşte o gün geldiğinde, sistem bu frekansı kaldırmadığında çöküş başlayacaktı. O zaman, insanlar nihayet gerçek özgürlüklerine kavuşacaklardı.
Ve zaman…
Artık sadece bir hatıradan ibaret olacaktı.

Yazar: Bike S. Demirkız

Cevap bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir